E V L İ L İK H A Y A T I N I N Z A M A N I M I Z D A K İ P R O P L E M LE R İ -mİladi yılbaşı

Sizin oyunuz: Hiçbiri
0
Henüz Oy Kullanılmamış

EVLİLİK HAYATI ve ZAMANIMIZDA Kİ PROPLEMLERİ !

" Etme âr,öğren,oku ehlinden!
Her şeyin ilmi,güzel cehlinden." (Bilmemek,öğrenmemek) Nabi

Taassup,tefehhüm ve tefekkürün hasmı; terakkî ve tekâmülün mâniası dır.

Taassup (bir şeye körü körüne inanıp bağlanmak),Tefehhüm(anlama,anlayış kaabiliyeti,yeteneği) ve Tefekkürün (anma,düşünme) hasmı(düşmanı),Terakkî (ilerleme,yol alma) ve Tekâmülün(olgunlaşma,yükselme) mânia(engel) sıdır!. A.İ.Uz -1962

A- Evlilikte ilk şart.Eşler arasında uyum.

Evlilik bir muamma (sırlar yumağı) dır.Muamma!
Evlilik dedikleri gerçekten ciddi bir muamma,
Tam çözülemedi esrarı hiçbir hal ve zaman da,
Sadece birliktelik değildir,herhangi bir mekan da,,
Onu bir hanede yuvalanmaktan ibarettir sanma.
Kendini hissedebilirsin bir sarayda veya zindanda,

Yolun başında, objektiflikle,ince eleyip sık dokumalı,
İlimin,bilimin,dinin,örfün ışığında iyice sorgulanmalı,
Yalnız hislerin veya dayatmaların akıntısına kapılmamalı,
Her ikisi de düşünce ve davranışlarında samimi olmalı,
Bugün ve yarın için umduk ve korktuklarını açıkça anmalı,

Karşındakinin mal- mülküne,boy- postuna,endâmına aldanma,
Cilalı cilveli okkalı söz ve gösterişli hareketlerine asla kanma,
Her ne kadar samimi,emin veya alımlı semtinin teki de olsa,
İdeal evliliğin ilk şartı, olmazsa olmazı eşler arası tam uyumda.
Eğer başka bir seçeneğin kalmamışsa yürü kaderinin yolunda.

Evlilikte eşler arasında yoksa yeterli ahenkli uyum,
O beraberlik,birliktelik kumarvâri bir oyundur oyun,
Kazanımlar, çoğu zaman tek taraflı ve çözümsüz sorun,
Böyle olunca bir tarafı kurt,diğeri hep kalır sessiz koyun,
Bu oyunda pek geçerliliği yoktur,ne huyun,ne de soyun.

Evet gerçek mutluluk,eşlerin ne huyundadır ne de suyunda,
Mutsuzluğun gizliliği,hoşgörünün kaynağı olan dindarlığında,
Ama o(nlar) daima muzdariptirler,âhenksiz evlilik girdabında,
Ortamını bulunca gecikmezler,bu (?) evliliği sonlandırmada,
Bu son, bazen trajiktir,bazen de kalır hoşgörü kaçamağında.

Yukardaki mensur şiir kıtaları ile çok kısa serüvenini verdiğimiz evlilik hayatının özellikle zamanımızda ki müzmin proplemlerini irdeleyip, kadınlara şiddet yönünden karınca kaderince sebep ve çözüm önerileri sunmaya çalışacağız.Tabii ki kısa kısa da olsa ilgili konulara da yer vereceğiz, sonra ki yazılarımızda. İnşaallah...

B - Kısaca kadın ve erkeğin durumları.
Önce kadın’ı İslam dini yönünden ele alalım.Çünkü 180 civarında İlâhi kelam ayetler ve pek çok Peygamber söz ve uygulamaları olan hadislerle, kadınların durumlarını ve uyacakları esasları anlatan,yol gösteren her çeşit din,felsefe,ideoloji ve sistemlerin başında gelir.İslamiyet dışındaki hiç bir rehber, eşlerin dolaysıyla kadınların maddi-manevi huzur,mutluluk ve idealleri için iyi bir yol gösterici, değildirler.Genellikle tek taraflı maddi tavsiyeler veya dini ritüeller çıkmazı olarak lanse ederler.
Hal böyle olunca da evlilik hayatının sırları gerçek anlamı ile bir türlü çözülememiş -bazı stisnaları dışında –maddi manevi ideal yuva oluşumu umumileşememiş(genelleşme)tir.Bizim esas hedefimiz eşler arasında ki söylem ve eylem şeklindeki şiddet üzerinde durmak olduğundan önce kadının yaratılış ve hayatta ki serüvenini kısaca özetleyerek geçeceğiz.
Bilindiği gibi Hâlık’ı-Rahman,(bütün Kâinatın ve muhtevâsının yaratıcı ve sahibi Yüce Allah) ilk insan Hz.Adem’in yaratılışını (Fâtır suresi 11.ayette) : “ Hem Allah, sizi topraktan yarattı,sonra bir damla sudan (menî) yarattı.Sonra sizi çiftler kıldı (eşleştirdi).Onun bilgisi olmadan ne bir dişi hamile olur,ne doğurur.Kendisine ömür verilenin,ömrünün uzatılması da,kısaltılması da mutlaka bir kitapta yazılıdır.Şüphe yok ki bu Allah’a göre kolaydır.”ayeti ile belirtip onları Cennete koyduktan sonra, Hz.Havva’nın Halk edilişini de (Nisâ sûresi 1. Ayette): “ Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp,ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun.Kendi adına birbireinizden dilekte bulunduğunuz Allah’dan ve (akrabalık bağlarını kırmaktan) sakının.Şüphesiz Allah,sizin üzerinizde gözeticidir.”sözleri ile bildirirken, yine aynı surenin 32. Ayetinde de: “ Bir de Allah’ın bazınıza diğerinden fazla verdiği şeyleri temenni etmeyin.Erkeklere hak ettiklerinden bir pay vardır.Kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır.İsteklerinizi Allah’ın fazlından ve kereminden isteyin.Gerçekten Allah,her şeyi hakkıyla bilendir." İlâhî emirleri ile eşler arasında ki davranışları belirtmektedir.Ayrıca başka çeşitli ayetlerde benzer hükümler bulunmaktadır..
Ntekim (Ebu Hüreyre ( r.a.) nin rivayet ettiğine göre) Peygamberimiz Hz. Muhmmed,1. Ayetin tefsirinde: “O,(kadın) –Hz.Adem’in- kaburga kemiğinden yaratılmıştır.Memnun olacağın bir tarzda dosdoğru hareket edemez.Eğer ondan faydalanmak istiyorsan bu eğri haliyle birlikte faydalanırsın. Tam arzuna,istediğine göre düzeltmeğe kalkarsan onu kırarsın.Onun kırılması ise boşanması demek-
Tir.” Bu hadise göre istediğin nitelik ve nicelik taşıyanı –ince eleyip sık dokuyarak-arayıp bulup,gönül hoşluğu ile evleneceksin,ya da bulduğnun şu veya bu şekilde yuva kurduğunun özelliklerini kabullenerek hiç değilse Allah rızası için yuvayı devam ettireceksin.Tabii ki bu her kişinin harcı değildir,zordur.Öyle -ilerde anlatacağımız gibi- hak hukuk çiğnemeden gayri meşru söz ve davranışlarla hayatları zindan etmeden son çare olarak gönül hoşluğu ile ayrılmak -tercihen karşılıklı rıza ile-en iyisidir.
Yine Ebu Hüreyre (r.a) nin rivayetine göre 2.ayetin tefsirinde Cenâb’ı peygamber: “ Allah’a ve ahret gününe iman eden,bir meseleye şahit olduğu,gördüğü zaman ya hayır konuşsun yadas.Kadınlar hakkında iyilik ve hayır tavsiye ediniz.Çünkü onlar,kaburga kemiğinden yaratılmışlardır.Kaburga kemiğinin en eğri tarafı ise uc kısmıdır,eğer onu doğrultup düzeltmeğe çalışırsanız onu kırarsınız.Kendi halinde kalması ile daima eğri kalır.Dolaysıyla birbirinize kadınlara iyi davranmayı tavsiye ediiz.” Bura-
Da da aşağı yukarı inananlara aynı tavsiye ve önerilerde bulunulmaktadır.
Yalnız bazı müellifler,yukarda ki Hz. Havvanın yaratılışın da ifade edilen “kburgadan yaratılmış” ifadesinin tahrif edilmiş Tevratta geçtiğini,Kur’anda böyle bir ifadenin bulunmadığını ve tefsiri hadisin mütevâtir olmadığını ve bunun Yahudi din adamları Hahamların hayali yorumları olabileceğini belirtmektedirler.Dolaysıyla Tevrat’ın bu yaratılış şeklini kesin bildirmekle etmolojik bir İzaha geçtiğini bunun da şüphesiz Allah’ın vahyine dayanmadığını belirtiyorlar.
Bu müellifler,Allah’ın yarattıklarında her şeyi kapsayan bireşeylik,çift yaratılış kanunu bulunduğunu,Yaratılışların tedrîcî (derece derece,kısım kısım) olduğunu bildiriyor bunu şu vb.ayetle-re dayandırıyorlar. (Zâriyet s.49.ayet) :” Her şeyden çift yarattık.Düşünmeniz gerekir.” ( Yâsin s.36.a.) :”Yerin bitirdiklerinden,kendilerinden ve bilmedikleri şeylerden çift yaradan o Allah,her türlü noksanlıkmünezzehtir(uzaktır,beridir).
(secde s.789.a.) : “O Allah ki her şeyin yaradılışını güzelleştirdi,(tedricen yarattı, Çünkü güzellik itina ile olur.İtina ise zamanla olur).Ve insanı yaratmaya başladı.Sonra onun aslını ve neslini zaif bir suyun özünden kıldı.Topraktan hücreyi kıldı.Sonra hücreyi düzeltti.İçine ruhunu üfürdü.Ve size kulaklar,gözler ve duyular kıldı.”
((kıyamet s.39.a) : “ İnsan akan bir meniden bir nutfe (hücre) değil miydi? Sonra alâka (döllenmiş rahme yapışmış hücre oldu.Yani Allah onu döllendirip derledi,düzeltti.Ve o hücreden dişi ve erkek olmak üzere iki cins yarattı.” Bu hususlar Kuranda yaklaşık 30 ayette anlatılmaktadır.Ayrıca bu eşey ve tedrici yaratılış diğer varlıklarda da görülmektedir.Ayrıca canlı bir hücreden Hz.Adem ve sonra eşi Hz.Havvanın yine aynı hücreden yaratılmasının delili olarak (Zümer s.6. ay.) de : “Allah sizi tek canlıdan yarattı.Sonra da aynı canlıdan eşini kıldı.Sizin için –deve,sığır,koyun keçiden erkekli dişili olmak üzere)
Yaradan Allah,canlıları nitelik,nicelik ve diğer özellikler bakımından haliyle dişi-erkek yönünden farklı farklı yaratmıştır.Yükümlülüklerini ve hayat serüvenlerini de durumlarına göre tayin etmiştir.Dolaysıyla insanların dişi ve erkeklerini genel olarak (fizyolojik,psikolojik v.d.yönleri ile)değişik özelliklerle bezemiş,her birini diğerinden üstün ya da eksik vasıflarla donatmıştır.Genelde eşeylik (zevc -zevce )esası üzerine yaratmış ve çeşitli yükümlülüker vermiştir.
İslam dini de genellikle canlıların haliyle insanların hayat nizamını bu temel üzerine kurmuş,buna uyulmasını da emir ve tavsiye etmiştir.Durum çeşitli ayet ve hadislerle açıklanmıştır.
Buna göre kadın-erkek, her konuda- mota mot - birlerine eşittir diye tutturmak ya saf dillik( cehalet ),ya da İslamiyeti karalamak için bahane hatta iftira ve ihanettir.Teşbihte hata olmazsa eşeği altın işlemeli elbise ile süslemekle eşeklikten çıkmaz,insana necis elbise giydirmekle de insan murdar olmaz....
Aşağıda kısa kısa incelemelerimizde görüleceği üzere kadına layık olduğu değeri
veren -din,ideoloji ve sistemler içinde-en faydalısı ve mükemmeli- yine İslamdır.

C - ESKİ DEVİRLER (İLK ÇAĞLAR) den Bu güne KADININ Durumu.

Biz burada Hz. Adem ile Hz.Havvanın Cennetten çıkrılıp Yeryüzüne inmelerinden buyana - ki bazı din âlimleri ortalama yedi bin yıl hesaplamakta, bazı uçkun jeolog bilgiçleri vb. ise bunu milyon hatta milyar yıllarla şişirmektedirler.- İlim ve fen ne kadar ilerlerse ilerlesin tam gerçeğini Hâlık'ı-Rahman (bütün Kâinatı,Evreni yaradan), her hangi bir şekilde bildirmedikçe gerisi tahminden ibarettir. Fosiller mosiller hepsi hayalî varsayımlardır.Zaten konumuz dışı olduğundan geçelim...
Biz burada Hz. Adem ile Hz.Havvanın Cennetten çıkrılıp Yeryüzüne inmelerinden buyana - ki bazı din âlimleri ortalama yedi bin yıl hesaplamakta, bazı uçkun jeolog bilgiçleri vb. ise bunu milyon hatta milyar yıllarla şişirmektedirler.- İlim ve fen ne kadar ilerlerse ilerlesin tam gerçeğini Hâlık'ı-Rahman,(bütün Kâinatı,Evreni yaradan) her hangi bir şekilde bildirmedikçe gerisi tahminlerden ibarettir. Fosiller mosiller hepsi hayalî varsayımlardır.Zaten konumuz dışı olduğundan geçelim...
Kadının- söylem.eylem.hak-hukuk,gördüğü muameleler vs.açısından - durumu,bazı geçici istisnalar dışında oldukça trajedik(içler acısı vb.) tir.Bunun başlıca müsebbibi,-ezelden ebede Allah tan kullarını baştan çıkarma izni alan lanetli şeytan ve azgın avenesi -ile birlikte karşısındakilere baskıdan,tahakkümden hoşlanan,zevk alan bir ruh haleti ile (sadist) yaratılanların etkisi de büyüktür.Tabii ki bu arada kadının genelde erkeğe göre hassas,nârin yapıda olması,çeşitli etkenlere karşı zayıf iradeli zevk ve eyyamcılığının ağır basması da göz ardı edilemez.
C) 1- Kadının ilk çağlarda doğudaki hâli : Kadın,esir,köle pazarlarında eşya gibi alınıp satılan,zevk,aşk aracı, manevi değeri olmayan,akıl fikir yoksunu kötü bir mahluk hükmünde idi.Hint inançlarının mukaddes kitaplarına göre :”kararsızlık ve ahlaksızlıkta sınır tanımayan,pek çok cilveli,göğün kapılarını bir set gibi kapatan Cehennemin alev ağzı,yalan çiçeklerle dolu,iksirden daha tatlı zehirdir.Fani insanları geçici hayata(Dünyaya)bağlıyan bir hatalar zinciridir kadın.”
Yine Mano Kanununa göre:”ahlakları kötü,seciyeleri bozuk,murdar olan kadınlar,gece gündüz hangi yaşta olursa olsun tahakküm altında bulundurulmalı,çocukken babasının,evli iken kocasının,dul kalırsa oğullarının kölesidirler.”
ESKİ ÇİNLİLERDE : Bunlarda da pek fark yoktur.Kadınlar hor görülür.Evli bir Çinliye çocuklarını sorduğunuzda oğlan çocukları için sayısınca 1-2-3…der,kız çocukları için sayısı kadar domuzum var der idi.
JAPONLARDA da aşağı yukarı farksızdır : Baba,kızını başka erkeklere para karşılığı kiralayarak tabii gelir elde eder,(bu iğrenç gelenek hâlâ devam ederek kadın ticareti yapılmakta ve fuhşa zorlanmaktadır.
TÜRKLERDE : İse kadın biraz nefes almakta,kadın erkek beraberce döğüşe gider,ata binmeği öğrenir,hatta sonradan AMAZON adını alan kızlar, iyi ata binmeği sağlamak için küçük yaşta sağ göğüslerini dağlattırırlardı.
ORTADOĞDA -SÜMERLERDE :Kanun nazarında her ne kadar erkekle eşit sayılsa da boşanması halin de kocası tarafından nehre atılarak öldürülmesi ile bir kıymeti kalmıyordu.
BABİLLİLERDE :Hz. İbrahimin peygamberliği dönem ve sayesinde Babilin köhne kanun ve âdetler yıkılarak kadın ,Allah’ın emir ve nehiyleri doğrultusunda şerefli yerini almışsa da kavmin ilâhi düsturları unutup terk etmesiyle kazanmlarını kaybetmiştir.
.C)2- BATIDA : Zamanlarının pek çok sahada ileri ve üstün medeniyetlerine sahip oldukları kabul edilen eski Yunan ve Roma toplumlarında kadın,YUNANLILARDA, benliksiz,değersiz,evde bir nevi mahpus,dışarı çıkıp herkesle görüşemeyen,erkeklerin hizmetçisi ve kölesidir.Kötülüklerine çaresi bulunmayan,hayvan zehirlemesi veya yangından daha tehlikeli bir varlıktı. Devlet savunmasına yardımcı olacak sağlılklı,gürbüz çocuklar temin etme aracı olarak düşünülürdü.Bunun için yaşlı bir koca genç karısın genç ve sıhhatli erkeklere takdim ederdi.Burada bu tabloda birçok fikir,felsefe ve din adamları da yer almıştır. Mesela EFLATUN :”Kadın elden ele gezmeli.” HESİAD:”Kadın,beladan başka bir şey değildir.” ARİSTO:”Kadın, yaradılışta yarı kalmış bir erklek.” İfadeleri ile kadını horlamışlardır..Kadının değerini anlatmak için Platonun ortaya attığı sözleri ise hiçbir zaman vaazlardan öteye geçmemiştir.
ROMALILARDA da kadının değeri yoktu.Erkek ve erkek çocuklarının esiri gibi idi.Babasının,koca ve mirasçılarının malı,baba tarafından kiraya verilir,satılır veya öldürülmesine kiraya verilip satılmasına kimse karışamazdı. Sattığı erkekten istediği zaman boşattırırdı.Bu boşatma hakkı sonradan erkeğin karısını isterse öldürebileceği gibi vahşete dönüştü.Ayrıca .Savaşlarda kadın harp ganimeti olarak verilir,alınırdı.Galip tarafın askerlerinin ilk tercih ve hedefleri mağlupların kadın ve kızları olurdu.

D ) –ORTA ÇAĞDA :KADININ DURUMU:Bindörtyüz elliüç (Hz. İsann doğumu ile İstanulun fethi arasındaki zaman-)senelik süreyi kaplayan bu devirde kadına bakış açısına damgasını vuran en önemli etken,tahrif edilmiş Tevratın şu hükmüdür.İlk kadın olan Hz.Havva’nın Cennette –Allah’ü-Teâla tarafında- yemeleri men edilen meyveden- Şeytana uyarak- Hz. Adem’i yemeğe teşvik etmesi.Dolaysıyla Cennetten çıkarılmalarına sebep olması.Böylece muharref (metinleri insan eli ile değiştirilip bozulması)Tevrat’ın emirlerine uyan Yahudilerin bütün suçu Hz. Havva’ya yükleyip bütün kadınları suçlamaları hatta daha ileri giderek lânetlemeleri sonucu kadın, Kıyamete kadar erkeğin hükmü altında yaşamasını,kocası ölen kadının bir daha evlenmemesini ve kocasının mirasından mahrum bırakılmasını,ancak babasının mirasına sahip olabileceğini emreden hükümleri uygulayarak adeta köleleştirmesi bu çağa damgasını vurmuştur.Ayrıca yine tahrif edilen İncil’in de kadınlar hakkındaki olumsuz görüş ve anlayış sergilemesi kadını daha zelil hale getirmiştir.Şöyle ki Hiristiyanlık,erkeği baştan çıkaran kadını Şeytan gibi lanetli görür,lanetler.Mesela İngiltere de 1547 yılında çıkarılan bir kararla -ve bu karar sona erdirilinceye kadar-kadın,kötü ruhlu,murdar bir mahluk sayılıp İncile el sürmesi,onu okuması yasak boşanması,boşandıktan sonra tekrar evlenmesi de yasak ki –bu hüküm ,halen günümüzde Katolik mezhebince uygulanmaktadır.-
Ayrıca Bizans imparatorluğunda şehirler’in fahişelerin istilasına uğramasını önlemek için onları numaralayarak vesikalandırmak mecburiyetinde kalınmıştır.Neden?Kadının evlilik ve boşanma hakkındaki mantık dışı olumsuz hükümlerin etkisi ile düşürüldüğü zelil durumlardan dolayı.
Ancak Hiristiyanlık,ilk tebliğ yıllarında yani tahrife uğramadan önce: Yuvada kadın-erkeğin yek vücut bir birlerini hoş gören,kocasına saygılı ve rastgele kocası tarafından boşanılmayan,az çok değer verilen,suç işlediğinde ağır ceza olarak yakılmayan,taşlanarak öldürülmeyen olumlu bir statüde idi.Mesela Hz.İsa, işlediğ ağır suçtan dolayı taşlanarak öldürülmek üzere toplanan bir topluluk görür.Yanındaki Havarisinin " efendim siz taşlamıyor musunuz ? deyince topluluğa hitaben: "Bu kadını hayatında hiç günah işlemeyen taşlasın buyurur." Bunun üzerine kalabalık dağılıp kaybolurlar. Hz. İsanın havarisine: Bunlar niye kayboldular "sorusuna havari, boynunu büküp susar.Hz.İsa da kadına dönerek :"Kadın evine git ve bir daha günah işleme" buyurmuştur.
Ayrıca o sıralarda Hıristiyanlıkta evlilik,daimi münasebetler,cinsi yakınlıklar,bir cisimler vahdeti (birliği) sayılıyordu.Taki İncilde tahrifler etkili olmaya başlayana kadar.Bu durumları da belirtmek gerekir.
Sonra bu çağda, kadının zelil durumu Orta Doğuda da İslamiyetin doğuşuna kadar,devam ediyordu. Mesela cahiliye devrinde kadın,adeta bir köle muamelesi görüyordu.Erkekler,istedikleri sayıda kadınla evlenebilirler,istedikleri zaman onları boşayabilirler,boşadıkları kadınlar istedikleri kadar tekrar birleşebilirlerdi.Evli kadın,hayatı boyunca kocasına hizmet etmek,kocası ölünce de onun varislerinin hakimiyetinde onların istediği ile evlenebilir,istemedikleri ile evlenemezlerdi.Dul kaldığı zaman elindeki malın kadına kalmaması için.Ve kocasının varisleri isterlerse hiç mal-mülk vermezlerdi.Daha ağırı ise doğan kız çocuklarına hor bakılır,er geç diri diri toprağa gömülerek yok edilirlerdi.Bunu yapmayan babayı arap toplumu haklarını elinden alarak cezalandırırdı.
Bunun yanı sıra İslam Güneşi doğunca Kadına zamanın şartlarına göre gereken değerini vermiş,kadın ve erkeğe belirli ve ölçülü hak ve sorumluluklar yüklemiş,ayrıca hakkıyle analık görevlerini yerine getirenler için”Cennet anaların ayağı altındadır.”müjdesi ile onu yüceltmiştir.Ne var ki her zaman ve zeminde olduğu gibi günümüzde de Şeytan ve onun has uşakları,(sözde Müslüman geçinenler de dahil)kadını çeşitli saçmalıklarla sokağa itip onu metalaştırmışlar,pespayeleştirmişlerdir.Yaradan’ın koyduğu hükümleri beğenmeyip dejenere ederek sözde kadın-erkek eşitliği maskesi altında onu sömürüp köleleştirme yolundadırlar. Bazı istisnaları dışında durumu anlamaktan aciz zavallı kadınlar,bize sosyal ve hukuksal haklar veriliyor diye özellikle manevi uçuruma koşar adımlarla gidiyorlar.Sanki yaratılanlar,canlı ve cansızların statüsünü’’ HAŞA’’ Yaradan’dan daha iyi bilip tayin ediyorlarmış!...”Kendi düşen ağlamaz.”Bizim görevimiz ikaz ve irşad…Bazı sapık ve sapkınların saçmaladıkları gibi Kur’an’ın kendi içerisinde aynı mealdeki önceki ayetin anlamını ilga etmesi dışında,ki hiçbir ayet hatta harf dahi 1400 sene değil 1400 asır da –tabii ki dünyanın ömrü varsa-geçse (insanlar,toplumlar değişti bozuldu diye)geçerliliğini kay betmez,hükümleri değişmez ASLA!! Aksini düşünen akıl,fikir,mantık,il,m irfan yoksunu bazı zavallılar kendilerini veya şeytanın has uşakları,maddi çıkar için aldatmak istedikleri uyur gezer biçareleri aldatırlar.
Çağımızda 20. asırda türeyen kökte metaryalizme bağlı ve zamanının iki kutuplu Dünyasında Natoda kapitalizm,Varşova paktında sosyalim,hayatın bütün proplemlerinin temelini ekonomiye bağlayan görüşleri sonucu kadını Dünya metaı haline getirmişlerdir.Nasıl?
Kapitalizm,üretimde ucuz maliyet için ekonomik özgürlük yaygarası ile kadını sokağa çekip yuvasından uzaklaştırmış,propagandalarla kandırarak aslî vazifesinden koparıp yaratılış kabiliyetinin dışında kaba işlerde çaliştırarak ekonomiye köle yapıp onu sömürmüştür ve sömürmeye devam etmektedir.Dolaysıyla dini,asli ortamdan dışarı itilerek aile yapısını bozmuştur.Aynı zamanda cinsel özgürlük bahanesiyle kadını herkesin kullanabileceği bir meta,bir mal haline getirmiştir.
Sosyalizm ise,kadının yaratılış olarak fiziki yönden erkekten daha güçsüz olduğunu kabul etmeyip erkekle eşit tutarak üretimde,fabrikalarda birlikte çalışmaya zorluyor,Kadına sınırsız bir cinsel özgürlük tanıyarak nikah bağını ve aile kudsiyetini red ederek toplumu soysuzlaştırıyor.Bu da kapitalizm gibi kadını herkesin kullanabileceği bir meta,mal haline getiriyor.
Metaryalizm'in başka bir türevi olan komunizm de bunlardan daha beter olarak kadın erkek cinsiyet ayrımı tamamen ortadan kaldırılıp sosyal hayatta özellikle manevi değerleri inkarla sözüm ona-insanlar bir hayvan sürüsü gibi- kullanılıyor.Yine zulmün gerçek mağdurları kadınlar oluyor tabii.
Bu arada İslamiyeti mümkün olduğunca ger çek anlamıyla uygulayabilen ülkeler dışında kadınların durumu üç aşağı beş yukarı pek farklı değildir.Özellikle ekonomisi zayıf,çeşitli oyunlarla başa geçen zalim idarecilerin yönettiği ülkelerde...

Zamanımızda artık insanlar,aralarındaki maneviyat yoksunu,sadist,egoist,parazit vb.gayri insani,gayri islami sıfatların müptelası sapkınların aşırı gayretleri ile asliyetini kaybetmiş birer meta,mal haline gelmişlerdir.Tabii çok az istisnaları dışında.Haliyle ne erkekte,ne de kadında hayvani sıfatları (hatta çokları bunlardan da mahrum) dışında ulvi meziyetlerini de kaybetmişlerdir.Heyhaat!!!
Peki bu durumun tek sorumlusu yukarda bahsettiğimiz sapkın azgın azınlık mı? Hayır.Buna şu veya bu şekilde zemin hazırlayan,yapılanları görmezden gelen,bana dokunmayan yılan isterse bin yıl yaşasın diyen vurdum duymazların,böyle karanlık ortamlardan maddi çıkarlar uman,planlayan parazitlerin,hatta yedi nefisle yaratıldığı için şehevi kaprislerinin esiri iradesiz, inanç fakiri azgın ucube kadınların da payı var.Tabii ki burada özellikle böyle azgın bir yaraılışta olduğu halde izzet,ismet,kuvvetli bilgi ve iman sahibi çelik iradelikadın ve kızları ayırırız ve aynı kefeye koyayamayız..Takdir ve tebriklerimizi esirgemeyiz.Çünkü atalarımız:" Kdını er değil ar zapteder." demiş. Ve İslamiyette:"Cennet anaların ayakları altındadır." müjdesi ile taçlandırmıştır.
İthamlarımız,suçlamalarımız,yeterli dini bilgi,görgü şuur ve,iradeden yoksun şehevi duygularla her çeşit söz ve hareket hürriyeti zilleti, demokrasi safsatası ile cadde,sokak,çarşı pazar,toplu taşıma araçları vb.de çirkef Avrupalı vârî sarmaş dolaş,öpüşüp kokuşan affedersiniz -düzüşen- kadın-kız kılıklı pespayelere bu hayvansal işlere ortak olan erkek kılıklı fırsatçı zelil gavatlara,duruma kendi iradesi ile seyirci olan müptezellere,bu çirkefliklere demokrasi safsatası adına göz yuman ilgili münafık idarecilere dir....
Bu evlilik konusu çok derin,oldukça hassas ve çetrefilli proplemleri olan,ciltler dolusu kitaplara sığmayacak kadar geniş kapsamlı bir serüvendir. Onun için tarafların (kadın-erkek) tarihi irdelemesini burada noktalayıp zamanımızdaki proplemleri ve- karınca kararınca - çözüm yolları üzerine odaklanalım.
Bunun için daha iyi anlaşılabilmesi adına olayları, yerine göre bir bütün,gerektiğinde maddeler halinde ele alacağız İnşaallah.

Evet evlilik serüveni yazımızın başında mansur şiirle kısaca değindiğimiz gibi,şu din,şu mezhep,şu felsefe,şu milli(toplumsal) gelenek ve göreneklere,şu ideolojik kavramlara(sosyalizm,kapitalizm,komunizm -komunizm deyince o çöktü tarihe karıştı v.b. hayıflananlar olduğunu duyar gibiyim.Merak etmeyin S.S.Cumhuriyetlerinin dağılmasından otuz sene geçmeden Putin gibi uyanık bir sergüzeşt,eski düzenlerini hortlatmak için sözde bütün Dünyayı karşısına alarak savaşıyor.Aslında bu savaşlar,aynı merkezden (yahudi-Siyonist-haçlı çeteler) yönetilen Dünya nüfusunu eritme politikasının yani pandemi zillet illetinin devamıdır.İsim ve şekil değiştirerek devam edecektir.- vb.ne indirgenemiyecek kadar özeldir,gizemli dir. Yaratan Allah'ın yarattıklarına -özellikle insanlara -bahşettiği en kapsamlı nesillerini devam ettirme usul ,öğüt vb.silsilesinin ilk ve olmazsa olmaz şartıdır. Ama Mevla,istese idi neslin devamını başka değişik esaslar ile de sağlardı.Hz. Meryem (as)in Hz. İsa (as)'a hamile kalması gibi.Tabii ki bu ayrı bir konu..
Önce şu evlilik anlam ve kavramını çok kısa da olsa tanımlamak,sınıflamak, yani bir çeşit irdelemek faydalı olur her halde.Şu halde anlam olarak canlı iki karşı cinsin belirli bir süre (taraflardan birinin isteği,ayrılığı veya ölümü ile sonuçlanıncaya kadar) için
akid(anlaşma) sözleşme,bağlanma vb. ile bir arada (yuvada,mahalde )bulunmaları,hayat-larınıdevam ettirmeleri dir evlilik.Kavram olarak ise bu birlikteliğin olumlu,olumsuz nitelik ve niceliklerinin bilincinde olarak ve şartlarını (kanun,nizam,din,iman,ahlak,edep,âdap vb.çerçevesinde)yerine getirerek birlikte yaşamaktır.Bilindiği gibi tek veya birkaç seferlik rastgele ve rast geldiği ile yapılan birleşmelere çiftleşme denilmektedir.
Evliliğin genel ve kısaca sınıflandırılmasına gelince:

1) İDEAL EVLİLİK -maddi-manevi her yönü ile kusursuz mükemmel-
2) İNANÇ - İTİKAT- GEREĞİ YAPILAN EVLİLİK
3) HERHANGİ BİR MADDİ MENFEAT İÇİN YAPILAN EVLİLİKLER.
4) zORUNLU a-Aile veya çevre baskısı altında. b- Çockların durumü için
EVLİLİK. zoraki sürdürülen.
İdeal evlilikte eşler arasında mümkün olduğunca fizikî ve fikrî uyumların bulunması şarttır.Burada:
a-FİZİKÎ OLARAK: bedenen boyca kadın erkekten kısmen (tahmini10-30 cm) kısa olmalı.uzuvsal yapılarda göze batan.sezgisel ve algısal dengesizlikler bulunmamalı.Mesela birinde dudak,diğerin-de yanak anormalliği,kadının rahim yapısı ile erkeğin cinsel organ yapısı arasında gerek sağlık yönünden gerekse ölçü yönünden -çok geniş çok dar hazne, rahim, çok kısa,çok uzun veya kalın erkek organı vb.olmamalı.Her ne kadar halk arasında hatta yarı bilgiç sağlık personelinin belirttiği gibi rahmin penise ve doğum anında da cenine göre uyum sağladığı,genişlediği şeklinde söylense de bu durum ilişki öncesi kendine özel birtakım bilgi, beceri ve usüllerini( örneğin : ilişki öncesi eşlerin ön sevişme tekniklerini yeterince bilmesi ve uygulaması vb.ile penise uyum sağlar. Doğum anında ise Yaradan'ın bahşettiği özellikle rahim kendiliğinden genelde cenin(ler)in kapasitesine göre genişler.Rahime göre bazı istisnaları da olur.) Dolaysıyle genelde her cisim gibi uzuvların da belirli bir esneme kapasitesi olduğu bilimsel ve deneyimsel verilerle kanıtlanmıştır.Sonra her şeye rağmen rahim ağızları da her zaman rahmin yapısına tıpatıp uymaz.Darlık,genişlik vb.Bu bağlamda kadın ve erkeklerin ağız ve dudak yapılarının -boyut ve şekil bakımından - cinsel organlarının,yapıları ile doğru orantılı olduğu görülmüş ve gözlemlenmiştir denilmektedir.
Bir ip ucu vermek gerekirse,ağızlardaki dudak yapısının inceliği,uzunluğu ile cinsel organının inceliği,uzunluğu doğru orantılıdır.Yani diyelim ince ve uzun ,geniş ağız dudak yapılı birinin cinsel organı da hemen hemen aynı çapta ve uzunluktadır.Tabii ki istisnaları da vardır.
Bekaret (bakirelik) zarlarının durumları da birtakım çeşitlilikler gösterirler. Bilhassa dindar topluluklarda çok önem arz ettiği için bu konuya da değinmek gerekir.Çünkü cehalet yüzünden derin anlaşmazlıklara hatta cinayet gibi vahim sonuçlara varmaktadır.
Efendim,normal şartlarda ve normal doğumla Dünyayaya gelmiş bir kız çocuğu,eğer herhangi bir kaza, bela ve olumsuz bir harekete maruz kalmamış ise akıl b âlığ olduğunda- ki bulûğa erme yaşı iklime,yaşadığı hayat şartlarına göre değişir.- herhangi bir bekaret zarına sahip olması gerekir.Ama bu zar yapısı genelde vücut yapısına göre az esnek,çok esnek ince kalın ağzı dar geniş,görünümü hoş veya nahoş vs.durumlarda olabilir.Eğer ilk yakınlaşma ise kadının bazı yanlış bilgi, psikolojik,sosyolojik etkenlerle korkma,kendini sıkmasından ve erkeğin patavatsız hoyraça davranması ile verimsiz bir birleşme sonucunda kin ve nefret tohumları ekilir.Öbür taraftan zarın çok esnek olması,penisin yapısının,ereksiyon durumunun zayıf olması ile zarda kanama olmayışı,beklentileri karşılamamasında hemen eşlere -daha çok kadın suçlanarak hedef seçilir,iyi ve ilmi bir araştırma yapılmadan dedikodular,suçlamalar ayyuka çıkar!..Sonuç ayrılığa,hatta intihar ve cinayetlere kadar gider.Sebepleri cehalet,art niyet,fırsatçılık hatta pespayeliktir. Onun için bilhassa gençlerin,çok,çok dikkatli, ebeveynlerin,vasilerinde çok temkinli olmaları dedikodu vb. ne değil ilim,bilim ve aklı selime,uymaları ve Allah'ın lütfuna sığınmaları gerekir...
Evlilikte bilgi noksanlığı ya hayal kırıklığı ya bunalım,ya fuhşa ya da intihar ve cinayetlere kadar gitmekte.toplumları içten içe kemirip her yönden zaafa uğratmaktadır.
Onun için ne demiş Nâbî :"Etme Âr öğren ilmini ehlinden,her şeyin ilmi güzeldir cehlinden." Evet böyle bilgileri,edep ve ahlak çerçevesinde özellikle hayati konuları iyi bilen ve iyi niyetli ilim bilim adamlarından öğrenip uygulayacağız.İSLAMDA bile Hz.Pey- gamber,evlilikle ilgili soruları cevaplandırırdı.Örneğin bir gün kadınlardan birinin :"Ya Rasülallah benim adamımın şeyi şu dastarımın ibiği kadardır.ne yapayım ? " sorusunu bile karşılıksız bırakmamıştır.Halık'ı Rahman da Kur'anda mealen:" evli iki kişi arasındaki anlaşmazlıkları iki taraftan hakemler tayin ederek aralarını bulunuz ."buyurmaktadır.
Yine konu ile ilgili yaşanmış bir anektod verelim isterseniz. Vaktiyle geçimsiz bir kadınla kocası boşanmak için açtıkları dava sonucu hakim karşsına çıkarlar. -----Hakim, kadına sorar nedir şikayetin? İfade sonucu kadın:"Vallahi hakim bey,onun şey'i dastarımın ibiği kadardır.Onun için.....der.
-Hakim,kocanın da ifadesini alır.Erkek de ifadesinin sonunda :"Vallahi hakim bey,-eline fotörünü alıp önüne tutarak-onunkisi fotörüme benzer kovan gibidir."deyip kendini savunur.
Sonuçta boşanmalarına karar verilir.
Başka kadın ve erkeğin üreme organlarında tedavisi ve telafisi imkansız hastalık ve engeller bulunmamalı.
Daha kilolar arasında aşırı farklılıklar (45 şe 80-90 vb.)olmamalı.
Vücut görünüşünde veya ağır hastalıklar yönünden biri iyi bir görünüm ve sağlığa sahipken diğeri grünümü bozacak bir engel veya sakatlıkla malül olmamalıdır. Bunlar ilk başta olmayıp bazı sebeplerle sonradan da meydana gelseler,yine de birer bahane teşkil ederler.Çok nadir istisnaları olabilr.
Birbirlerinin hallerinden anlayıp idare edemiyecek derecede hasta
ve aşırı yaş farkı olmamalı.Aslında yaşadığı coğrafi şartlara göre akıl bâlığ olan herkes
(birbiriyle zıt cinste kadın erkek) birbiri ile evlenebilir.Ancak kendi hesabına evlilik yükümlülüklerni yerine getirebilecek kapasite ve olgunlukta olmaları daha uygundur.

b) ZİHİNSEL -maddi manevi olgular açısından- OLARAK: Hayata bakış açıları,ideal birliği,inanç birliği,yani din ve Dünya görüş ve davranışları ufak tefek pürüzler dışında hemen hemen aynı parelelde olmalı.
Hayata bakış açıları,genelde birbirine parelel ve uyum içinde olmalı.Tezat teşkil etmemeli.Mesela biri devamlı seyahat ve eğlence düşkünü iken diğeri san'at ve okuma yazma tutkunu,hayat arkadaşının durumunu umursamaz hatta rastgele engeller tipte olmamalıdır.Karşılıklı anlayış ve saygı çerçevesinde bir orta yol bularak birbirlerini memnun etmeğe çalışmalıdırlar.
İdeal birliğinde karşılıklı anlayış, sevgi saygı,ve fedakarlıklarla başta yuvanın mutlu ve umutlu bir şekilde devamlılığını sağlama amacı diri tutulmalıdır.Varsa diğer meşru hedeflerde ihmal edilmemelidir.
İnanç birliği de en az diğerleri kadar önemli ve zaruriidir.Ayrı ayrı felsefe,inanç,itikat,hatta siyasi görüş farklılıkları dahi eşler ve fertler arasındaki bağları kemirir durur.Samimiyeti törpüler.Er-geç yolları ayırır.çok nadir istisnaları vardır.Onlarda muhtemelen inanç ve iradeleri kuvvetli kişilerdir.Çünkü :" Fkri muhalifler, fiili müdavim- mteavvin olamazlar."A.i.U. 1962 (Fikirleri,inançları zıt olanlar devamlı birbirlerine-samimi-yardımcı olamazlar.
c) BİYO ENERJİK (insan vücudunun ürettiği elektrik dalgaları) OLARAK : Her insanın vücut yapısına ve sağlık durumlarına göre beyin hücreleri vasıtası ile elektrik kitlesi ve dalgaları üretir.Bu elektrik kitlesi vücutta hem ceryan halinde geçer,hem de dalgalar halinde yayılırlar.Asıl kaynakları cinsi hormonlar olan bu elektro manyetik akım ve dalgaların yayılması vücuttan vücuda geçmesi,tamamen sarması ile birbirlerine yakınlaşmak,aşk denilen sevmek,sevilmek duygu ve hisler hasıl olur.Bazende ölümsüz aşklara dönüşür.Burada her insanda değişik teşekkül eden (oluşan) bu -+ artı -eksi elektrik akımları vücutlarda pozitif negatif manyetik olşumlar (kutuplaşma) meydana getirirler.Bilindiği gibi zıt kutuplar birbirlerini çekip,aynı kutuplar birbirlerini ittiğinden ve evlilikte de çiftler arasında kural geçerli olur.Dolaysıyle bilhassa ideal evlilikte bu durum çok,çok önemlidir.Evleneceklerin,özellikle gençlerin bu husustsçok duyarlı olmaları gerekir.Tabii ki aynı zamanda diğer şartları da gözardı etmemelidirler. Çünkü her ne kadar sevmek ve sevilmek çok önemli ise de :"Aç ayı oynamaz,Kedi ile fare,Kurt ile kuzubir arada yaşayamaz vb.gibi." bilhassa eşler arasında uyum şartlarını hiç ihmal etmemek te şarttır.
Tabii ki özellikle ideal evlilikte kısmen de olsa anlattığımız hallerin ve şartların hemen hepsini bir arada bulmak denk getirmek hemen hemen her zaman ve zeminde imkansızdır.Böylesi ya pek çok uğraş ister,ya bir şans eseri bir tesadüf ya da Allah'ın bir lütfu olarak bizi bulur.Çünkü Allah dilerse istenilen her şeyi ihsan etme kudretindedir.Ama önce maddi olarak elimizden gelen gayreti gösterir,manevi olaran tam samimyetle,ihlasla düa ile Ondan istemeyi ihmal etmezsek....

2-İTİKAT İNANÇ GEREĞİ YAPILAN EVLİLİK::Genellikle evlenme ehliyetine sahip olan kişilerin varsa mensup oldukları din,ideal,gelenek vb.nin emir,herhangi bir hususta güven sağlama,hedefe ulaşma kendi düşünce ve görüşleri çerçevesinde mutlu bir hayat yaşama istek ve arzularını yerine getirmek amacı ile yapılan evliliklerdir.Tabii ki bu çeşitlilik inanç ve hayat felsefesine göre artırılabilir.
Yukardaki anlatılanları örneklendirecek olursak:
a) İslamiyette Peygamberimiz Hz.Muhammed'in :" Evlenlnlz çoğalınız.Ben,ümmetimin çokluğu ile iftihar edeceğim." emrini yerine getirmek için.
b) İktisadi,siyasi içtimai vb. bir oluşumda nüfus,nüfuz,göz doldurma vb.atak yapma niyeti ile evliliklerin teşviki ile yapılan evlilikler.
c) Bir ideal,bir ülkü birliği vb. nin devamını sağlamak onu pekiştirip kuvvetlendirmek vb.için yapılan evlilikler.
Yukardaki çeşitlilikler,toplumların yaşadıkları ortama,zamana ve zemine göre çoğaltılabilir

3) HERHANGİ BİR MADDİ MENFEAT İÇİN YAPILAN EVLİLİKLER:
Bu tip evlilikler,her ne kadar mensupları için kendilerince önemli bir amacı,gayeyi gerçekleştirdikleri havası ile övünseler de aslında evlilik ruhuna,felsefesine uymayan evliliklerdir.Mesela bir siyasi olşuma (devlet idaresine ) destek sağlamak,güç kuvvet kazandırmak amacı ile -alış vreiş gibi-gerçekleştirilen evlilikler. Bireylerin bir iltihak,bir başka bir devlette tabiiyyet veya iş imkanı sağlamak vb.amaçlar için yapılan evliliklerdir.
4) ZORUNLU EVLİLİK : a) Aile veya çevre baskısı altında : Tarih boyunca ve zamanımızda hemen her zaman ve zeminde yani Dünyanın hemen her yerinde ve toplumlarında çoğu ailelerin çocukllarını kendi istedikleri adaylarla evlendirmek isterler. Gerekirse baskı yaparlar hatta mecbur tutar,zora sokarlar.Bu yanlış ve bazen zararlı tutku şöyle böyle sürer gider.O ana babalara veya velilere sorarsanız kendilerinini şu veya bu evlenme adaylarından daha tecrübeli.bilgili.aklı-selim sahibi vb.nitelikli olduklarnnı savunarak haklı çıkmaya çalışırlar.Bazen de karşı taraf akraba veya aile breyölerinden hoşlanmadıkları ya da hasım olduklarından o evliliğe karşı çıkarlar.Evlenme adayları kendş aralarında derin duygu ve samimi aşkla bağianmış olsalar dahi taassub bilgiszlik.bencillik ve kaprislerinden dolayı - bazen çocuklarının hayatı pahasına da olsa - istemezler.Tabii ki burada bazı haller de haklılık durumları olsa da zalimlik sıfatlarından da kurtulamazlar.
Halbuki ebeveynler.herhangi bir olumsuzluk gördükleri.düşündükleri veya ilerisi için sezdikleri durumları adaylara tatlılıkla anlıyabilecekleri lisan halleri ile anlatıp ikna etmeleri daha uygun olur ve kendilerlni kısmen de olsa doğabilecek veballerde kurtarmış olurlar.Çünkü atalarımız ne demişler:"Tatlı dil.yılanı ininden çıkarır." Tabii ki uyarı ve diyaloglarda iyi niyet ve gerçek samimiyet olmalıdır. Daha önemlisi Yüce Yaradan ne buyuruyor? " Kainattaki(Evrendeki bütün varlıkların istisnasız hareketleri benim iznim dahilinde olur..Bütün canlıları rızıkları(yiyecek-içecekleri) ile braber yaratırım." buyuruyor.
Evlenecek adayların eş dost ve akrabaları da yediden yetmişe mümkün olduğunca yukarda anlatılan söz ve kriterler çerçevesinde hareket etmelidirler.
b) Ailenin ve vesayetindeki çocukların durumuiçin : Şöyle veya böyle kurulmuş bir ailede aslî ve neslî çocuklar varsa vijdan sahibi şefkatli.merhametli anne babalar.yuvalarında her ne kadar huzursuz ve geçimsiz de olsalar o yavruları öksüz ve bakımsız bırakmamak için kendi hesaplarına çeşitli olumsuzluklara.acılara.çilelere var güçleri ile dayanma asaletini gösterirler.Samimi oldukları nispette de yeri geldiğinde maddi.mannevi karşılığını görürler.Bilhassa eski zamanların evlilik hikayelerinde böyle dramlı hayatlara çok rastlanır.Çünkü eski evlilikler zamanımızdaki gibi sırf maddi zevk ve sefa içindeğil aynı zamanda dini ve ahlaki ritüellere saygı için yapılır ufak tefek olumsuzluklara katlanılırdı.Tbiiki bunun da bir erdemi.bir sınırı vardı. Onun için İslam dini :"Cennet anaların ayakları altındadır.".Demiştir.
Ne çareki Şeytan ve azgın avenesinin aşırı gayretleri ile ahlaki ve dini usül ve esasların bozulup dejenere edilmesi ile evlilik mefhumu ulviyyetini kaybetmiş sadece dünyevi bir zevk,şevk ve sefahat aracı haline gelmiş,sabır,dirayet vb.unsurlarını kaybetmiş sadce bir zevk ve eğlence birlikteliği haline gelmiştir.Onun için sudan bahanelerle boşanmalar,aile faciaları,özellikle kadın cinayetleri hızla artarak ,nerede ise sıradanlaşmıştır.Neden?,Niçin?...

jjjjjjjjjjjj